Bir Şeyler de Eksik Kalsın!

İçerik Üreticisi çok sevgili İrem Güzey ile yaptığım sohbet, bana çok sevdiğim ve her seferinde başka bir bakış açısıyla izlediğim Midnight in Paris filmini hatırlattı. İrem pandemiyi kişisel açıdan, samimiyetle, geçmişte yaşadığı zorlu doğum tecrübesinin şimdiki zamanda kendisinde ne gibi bir bakış açısı oluşturduğunu örnekleyerek bize anlattı:

“Pandeminin en başında ilk birkaç ay daha zordu. O en baştaki bilinmezlik beraberinde korku getirdi. Ama daha sonra bildikçe ve öğrendikçe rahatladım. Bir de o dönemde ben dedemi kaybettim. Corona ile alakası yoktu ama bemim için değişik bir süreçti. Kendisi bize yürüme mesafesindeydi, sadece camdan el sallayıp görüyorduk. Sonra en ağır zamanlarında yanında olamamak çok zordu. Bu bana bir öğreti gibi oldu. "Sağlık olsun..” dedirtti bana. Ondan sonra en yakınlarımın, ailemin ve sevdiklerimin sağlıklı olmaları beni rahatlattı. Ve elbette dışarda herkesi görüp, o insanların yaşadıklarına çok üzülüyordum. Hem başkalarının hem de takipçilerimin hallerini gözlemliyordum ve neler yaşadıklarını düşünüyordum.

Ben karantinayı aslında herkese göre biraz daha iyi geçirdiğimi düşünüyorum. Bunun birkaç sebebi olabilir. Birincisi, yaradılış itibariyle evinde kendi kendine oyalanabilen ve bunu seven biriyim. Evimde her zaman yapacak bir şeyler bulurum ve evimi severim. İkincisi, mahallede oturuyoruz. Mahalle hayatında olanlar, yürüyerek bakkala-markete gidebildikleri veya benim gibi ailesi ve arkadaşlarıyla yakın mesafede yaşadıkları ve onları görebildikleri için bu süreci daha rahat geçirmiş olabilirler.”

Sevgili İrem’in en önemli özellikleri kendini bırakmaması, dayanıklı oluşu ve yaşadığı tecrübeleri uzman görüşü alarak da değerlendirmesi. Yaşadığı kaygılarla mücadele etmek ve kendisini rahatlatmak için uyguladığı çok güzel teknikleri de var: günlük yazmak ve pozitif bir hayali kurarak bunu zihinde uzun süreli yaşatmak.

Oğlu Mert’in dünyaya prematüre gelmesi ve bebeğin yoğun bakımda kalması sebebiyle İrem psikolojik olarak çok zor bir dönem geçirmiş. İlk iki sene yaşadıklarından sonra hayat ona, ufak şeyleri dert etmemeyi yaşayarak öğretmiş. Kendisinin çok güzel bir tanımla, “Aydınlanma Anı” dediği bu tecrübesini bakın pandemi sürecinde yaşadıklarıyla nasıl birleştiriyor:

“İlk bebeğin hazırlık aşamasını bilirsiniz; oda yapmak ve alışverişler gibi.  O sıra evimizin içinde ufak bir tadilat işi vardı; yeni bir kapı taktıracaktık. Ben evde değilken kapı takıldı ve eve geldiğimde gördüm ki, diğer kapılar gibi krem-bej rengi olması gerekenden bir ton koyu. Sinir oldum içimden; “Bütün ev böyle de, bu niye böyle?” dedim durdum. Ama o kapı kaldı öyle, çıkartıp yenisini de taktırmadım. Derken erken bir zamanda, 6. ayda Mert’i dünyaya getirdim ve çok zor hastane süreçleri oldu. Mert’i hastanede bırakıp eve geldiğim ilk gün karşımda o kapıyı gördüm. Ve o saniye inanılmaz bir tokattı bana; balyoz yemiş gibi oldum. Dedim ki ‘Sen misin kapının rengine takan?”

Doğum Hazırlığı YouTube videomda da söylüyorum: çocuğunuzun bir şeyi de eksik oluversin. Bunu pandemiye bağlayacak olursak: Evet, bir şeyler olmasın… Sağlığımız olsun; en yakınlarımızın ve benim sağlığımın dışında bir şeyler de eksik olsun. Bunun dışındakiler beni artık kolay kolay düşürmüyor. Tabii ki anlık düşüşlerim oluyor ama hemen toparlanıyorum ve ‘kendine gel’ diyorum kendime.”

Pandemi süresince İrem’in bir İçerik Üreticisi olarak yaptığı işe sevgi duyması, sosyal medya paylaşımlarında takipçilerine yakınlık ve yaşananlara duyarlılık göstermesi, ayrıca profesyonel gelişimi için düşünmesi ve yenilikçi olması, bana şunları düşündürttü: eskinin yeniye dönüşmesi ve eskide yaşananlarının yerini yeni deneyimlere bırakması.

Bu süreçte İrem, sadece yapmış olmak için veya takipçileri ondan yeni bir paylaşım beklediği için değil, gerçekten geliştirici olduğunu düşündüğü, yenilikçi içerikleri hazırlamış. İlerleyen zamanlarda, kendisinden yine görüp duyacağımız ve keyifle izleyeceğimiz yeniliklerin olmasını bilmek çok güzel ve heyecan verici.

Yaşarsın da Aşarsın da Podcast’ına katıldığı ve deneyimlerini paylaştığı için sevgili İrem Güzey’e bir kez daha kalpten teşekkür ediyorum.

Previous
Previous

Müzik Duygusal Kimliğimizin Bir Parçasıdır

Next
Next

Umut Hep Var Tıpkı Müzik Gibi