Umut Hep Var Tıpkı Müzik Gibi

Opera sanatçısı çok sevgili Kevork Tavityan ile yaptığım sohbet, bana ilk kez iki tekerlekli bisiklete binmeyi başardığım o günün heyecanını anımsattı.

Londra’da yaşadığım yıllar içinde birçok kez, özellikle de anne olduktan sonra, Türkiye’de yaşadığım yılları hasretle ve hüzünle anmışımdır. Varlık içinde yalnızlığın, geniş aileden ayrı kalmanın, yani gurbetin o kekremsi tadının ne olduğunu iyi bilirim. Bunun yanında elbette iyi ve olumlu anılarım da oldu; ve biraz sonra yeni gelecek günlerin mutluluğu sahnede yerini aldı.

İşte, sevgili Kevork ile sohbetimizde de geçmişin hüznü yerini yaşanmışlıkların mutluluğuna bıraktı diyebilirim.

Kevork pandeminin kendisi için nasıl bir tecrübe olduğunu, büyük bir şeffaflık ve açık yüreklilik ile bizlere anlattı. Kişisel olarak zaten dışa dönük bir hayatı olmadığını, evde vakit geçirmekten ve hatta evde yemek yapmaktan çok büyük keyif aldığını söyledi. Bu dönemde mesleki alanda yaşadıklarını da şöyle özetledi:

“Pandemiyle alakalı tecrübem esas itibariyle olumsuz. Devlet Operası’nda solist ve konservatuarda eğitim görevlisi kimliğimle, pek çok itibarla kısıtlandım; sahneye çıkamamak, tiyatroların kapalı olması ve elbette konserlerin yapılamaması… Her ne kadar birkaç kez orkestranın sayısını azaltarak ve mesafe kurallarına dikkat ederek canlı yayında sahneye çıksam ve bir iki eser söylemenin keyfine varsam da; izleyicinin ve duygu paylaşımının olmadığı bir ortamda sanatımı icra etmek oldukça tatsız tutsuzdu.”

Zorluklara rağmen devam edebilme kararı ve üretkenlik sayesinde hem bağışıklık sistemimiz hem de zihindeki duygu ve düşünce arasındaki med-cezir misali ilişkimiz kuvvetlenir.

Bence, Kevork’un en büyük özelliklerinden biri hayata dair inancını kaybetmemesi ve zor durumlarda dahi kendisine bir çıkış noktası bulabilmesi. İşte sınırların hem kişisel hem de mesleki alanda çok kısıtlandığı bu dönemde, Kevork’un yeniden beste yapmaya başlaması da buna çok güzel bir örnek.

Sevgili Kevork’un ve kendisi gibi diğer sanatçıların mesleğini icra edememiş olması gerçekten çok üzücü bir durum. Bu bizlere aslında pandemi sırasında birçok sanatçının neler yaşadığına dair yüksek ölçüde empati kurma fırsatını sağlıyor. Arzum, kısa sürede dünyanın iyileşmesi ve başta Kevork olmak üzere dinlemeyi özlemle beklediğimiz sanatçıların yeniden sahnelerde yerlerini alması.

Yaşarsın da Aşarsın da podcast’ına katıldığı ve deneyimlerini paylaştığı için sevgili Kevork Tavityan’a bir kez daha kalpten teşekkür ediyorum.

Previous
Previous

Bir Şeyler de Eksik Kalsın!

Next
Next

Zorlukları Aşmanın Yolu Olarak Uyumlanma