Yaşarsın da Aşarsın da

Merhaba, ben Psikolog Eda Güney. 15 yıl önce doğup büyüdüğüm Türkiye’den çıkıp İngiltere’ye geldiğimde yanıma 2 bavul, bir de hatırlarımı aldım.

Londra’da yaşadığım yıllar içinde birçok deneyimim oldu. Keyifli günlerle beraber zorluklarla da karşılaştım. Bu zorlukların bazılarını aşabildim; bazılarını aşamadım. Ama bunu bir başarısızlık olarak görmüyorum, çünkü zıtlıklarımla bir bütün olduğuma inanıyorum.

Farklı bir ülkeye ailenizden ayrı yaşamaya gitmek, öncelikle alışık olduğunuz eski düzeni bırakıp yeni bir ortama geçmek demektir. Sonra bildiğiniz insanları, ailenizi ve çevrenizi de bu yeni ülkeye yanınızda götüremezsiniz. Ve bu gidiş, taşınma, göç ve ayrılış beraberinde birçok yeni oluşumu ve durumu getirir.

Herkesin bir başka ülkeye gidiş ve yerleşme hikayesi farklıdır, tıpkı her anne ve bebeğinin doğum hikayelerinin farklı olması gibi.

20’li yaşların ortalarında psikolog olarak geldiğim İngiltere’de yoluma, yeniden okuyarak ve ilkokul öğretmeni olarak devam ettim. Tarzını, yaşadıkça anladığım sosyal bir çevrede aile kurdum ve çalışanı olduğum ama velisi olmaya alışık olmadığım eğitim sisteminde 2 çocuk yetiştirdim. “Yabancı bir kültürde nasıl çocuk yetiştirilir?” diye bir kullanma kılavuzu veya el kitapçığı olmadığı için, eşimle beraber kendi kültürümüzün bize kazandırdığı artılarla ve burada yaşayarak öğrendiğimiz tecrübelerimizle çocuklarımızı büyütüyoruz.

Yıllar içinde, mesleki bilgilerim ve buradaki iş hayatı tecrübelerim doğrultusunda Türkiye’den İngiltere’ye gelen birçok aileye danışmanlık yaparak onların da alışma süreçlerine yardımcı oldum ve olmaya devam ediyorum.

Şubat 2020’de birçok kişi gibi ben de ilk kez bir global salgına tanıklık ettim ve belirsizlikler içinde sıkışıp kalmak beni gerçekten çok zorladı. Her sene belli aralıklarla görüştüğümüz Türkiye’deki ailemle yüz yüze görüşmeyeli 1 yıl oldu. Okulların kapanıp evden eğitime geçilmesi ile iş-ev düzeni-kimlik kavramları kaosu yaşadım. Bir de uzun süredir hazırlandığım gelecek planlarımın çoğu değişti.

Çocuklarımıza karşı sorumluluklarımız arasında evin dışında olup biten bu alışılmamış durumu onlara açıklamak vardı. Günler ilerledikçe ve haberleri dinledikçe yaşı biraz daha büyük olan oğlumuz Ali’nin üzüntü ve korkularında ona destek olmak ve güven vermemiz gerekti. Ayrıca, İngiltere hükümeti geç karar alsa da, karantina koşulları oldukça ağırdı.

Fiziksel tükenmişliğim zihinsel yorgunluğuma ağır bastıkça “Bu koşullara daha fazla nasıl dayanabileceğim? Bu belirsizlikler içindeki korkular ve düşüşler ile nasıl başa çıkacağım?” diye düşündüğüm zamanlar artmaya başlamıştı. İşte yine böyle uyandığım sabahlardan birinde gözüm camın önündeki tahta bloklardan oluşan takvime gitti.

Kendi kendime “Takvimdeki her yeni sayı, yeni bir gün.” diye düşündüm. Yeni sayı, yeni bir gündür diye birkaç kez tekrarladım ve derin bir nefesle içimin rahatladığını hissettim.

Dedim ki: “Yaşarsın Da Aşarsın Da Eda! Evet, yaşadıkların belki birçok açıdan seni sıkıştırır ve canını yakar. Ama aslında her sabah güneş yeniden doğar ve sen her gün, yeni bir güne uyanırsın.”

İşte bu podcast fikri de bundan sonra ortaya çıktı. Özlediklerimi kaybetmediğimi, sadece bir süre ertelendiğini söyledim kendime. Bir de, hayatın yaşamaya değer olduğunu hatırlattım kalbime!

Umudun yine temas, iletişim ve paylaşımla olacağına inanıyorum. Başka hayat örneklerini okuyarak, dinleyerek ve konuşarak geçirdiğim mesleğim, bana onlardan ne kadar çok şey öğrendiğimi bir kez daha hatırlattı. Onun için birbirinden kıymetli tanıdıklarımı, pandemi sürecinde kendi deneyimlerini paylaşmaları için davet ettim ve “Pandemi senin için nasıl bir tecrübe oldu?” sorusunu sordum.

Yaşarsın Da Aşarsın Da podcast bölümleriyle, pozitif rehberlik yapacağına inandığım bu değerli hayat deneyimlerini ve arada kendi mükemmel olmayan tecrübelerimi paylaşıyorum. Dileğim hayat devam etsin ve umut ışıkları hiç sönmesin.

Sevgiyle kalın. 

Previous
Previous

Zorlukları Aşmanın Yolu Olarak Uyumlanma

Next
Next

Pamukla Sarmalanmış Çocuk